NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
عُثْمَانُ
بْنُ أَبِي
شَيْبَةَ
حَدَّثَنَا
أَبُو
خَالِدٍ
الْأَحْمَرُ
عَنْ ابْنِ
جُرَيْجٍ
عَنْ أَبِي
الزُّبَيْرِ
عَنْ جَابِرٍ
وَأَخْبَرَنِي
عَبْدُ الرَّحْمَنِ
بْنُ سَابِطٍ
أَنَّ
النَّبِيَّ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ وَسَلَّمَ
وَأَصْحَابَهُ
كَانُوا
يَنْحَرُونَ
الْبَدَنَةَ
مَعْقُولَةَ
الْيُسْرَى قَائِمَةً
عَلَى مَا
بَقِيَ مِنْ
قَوَائِمِهَا
Abdurrahman b. Sâbi'den
rivayet edildiğine göre;
Nebi (s.a.v.) ve ashabı
kurbanlık develeri sol (ön ayakları) bağlı ve geri kalan ayakları üzerinde
dikili olarak boğazlardı.
İzah:
Beyhâkî,
es-Sünenü'1-kübrâ, V, 237.
Nebi (s.a.v.) ve ashabı
deveyi sol ön ayağı bağlı iken keserlerdi. Çünkü Allah Teâla ve tekaddes
hazretleri Kur-'ân-ı Kerim'inde "Biz kurbanlık develeri de sizin için
Allah'ın şeâirinden kıldık. Onlarda sizin için hayır vardır. O halde onlar
ayakta duru(p boğazlanı)rlarken üzerlerine Allah'ın ismini anın. Yanları üstü
düşüp öldükleri vakitte ondan hem kendiniz yiyin, hem ihtiyacını gizleyen ve
gizlemeyip dilenen fakir(ler)e yedirîn.Onları, şükredersiniz diye, böylece
müsahhar kıldık."[Hac 36] buyuruyor. Bu ayet-i kerimede geçen "savaffe"
kelimesine İbn Abbas'ın "kıyam = ayakta" manasını verdiği Buhârî
tarafından rivayet edilmiştir.[Buhârî, hac]
Buhârî'nin İbn1
Abbâs'dan ta'Iikan rivayet ettiği bu hadisi, Hâkim Müstedrek'inde mevsûlen yine
İbn Abbâs'dan şu lâfızlarla rivayet ediyor: "Üç ayak üzerinde kâim ve
bağlı olarak kesiniz" İbn Mes'ûd (r.a.) ise tercümesini sunduğumuz ayet-i
kerimedeki kelimesini şeklinde okumuştur ki (safine) kelimesinin çoğuludur.
Bilindiği gibi "safine” kesilirken muzdarib olmaması için bir ayağı bağlanarak
kaldırılan hayvan demektir.
Hayvanı bu şekilde
kesmekten maksat, kesilen kurbanın, "yanları üstüne düştükleri vakit de
ondan hem kendiniz yeyin, hem ihtiyacını gizleyen ve gizlemeyip dilenen
fakirlere yedirin"[Hac 36] mealindeki ayet-i kerimede belirtilen şekilde
yere düşmesini sağlamak ve hayvanın keserken zar,ar%er-mesini önlemektir.
Konumuzu teşkil eden
hadis deveyi sol ön ayağı bağlı olarak ayakta boğazlamanın sünnet olduğunu
ifade etmektedir. Her ne kadar Kadı lyâz, Tavus'tan, devenin yatırılarak
boğazlanmasının efdal olduğunu nakletmiş-se de Nevevî bunun sünnete muhalif
olduğunu söylemiştir. Nitekim bir numara sonra gelecek olan, "onu bağlı
olarak ayağa kaldır. Nebiinizin sünnetine tâbi ol" anlamındaki hadis-i
şerif de Nevevî'yi doğrulamaktadır.
Her ne kadar Şevkânî
Neylu'l-Evtâr isimli eserinde; "Hanefîlere göre deveyi ayakta kurban
etmekle yatırarak kurban etmek arasında bir fark yoktur" diyerek
Hanefîlerin bu konuda yanıldıklarını söylemek istemişse de gerçekte Hanefî'lerin
bu konudaki görüşleri Şevkânî'nin dediği gibi değildir. Çünkü Hanefîlere göre
deveyi ayakta kurban etmek müstehabdır. Nitekim Hidâye'de "deve ayakta
boğazlanır. Davarla sığır cinsi ise, yatırılarak kesilir." denilmektedir.
Kâsânî'nin Bedayiu's-sanâyi isimli eserinde de Hidâye'deki bu görüşlere aynen
yer verilmektedir. Ancak Şevkânî'yi yanıltan Ebû Hanife'nin bir deveyi
kestikten sonra "devenin kesilirken etrafındakilere zarar vereceğinden
korktuğunu" ifade etmesidir. Gerçekte Hz. İmâma göre efdal olan deveyi
ayakta kesmektir. Lâkin devenin zararlı olmasından korkulduğu zaman
yatırılarak kesilmesini tercih etmiştir. Çünkü her ne kadar Hz. Nebi develeri
ayakta kesmişse de bu konuda bizim durumumuz onunkinden çok farklıdır. Zira
1765 numaralı hadis-i şerifte de açıklandığı üzere kurbanlık develer,
kesilirken Resûl-i Ekrem (s.a.v.)'e zorluk çıkarmadıkları gibi onun eliyle
kesilmek için daha önce onun bıçağının altına yatmakta birbirleriyle yarış
ederlerdi.